1. kitap: Revizyonlar arasındaki fark

inceleme.org sitesinden
Değişiklik özeti yok
Etiket: Geri alındı
1. satır: 1. satır:
== 1. Bölüm (İhanet) ==
== 1. Bölüm (İhanet) ==
Kraliyetin eğitimli ve donanımlı askerleri ağaçların arasında dikkatlice ilerliyorlardı. Bir önceki gece, köy karakolundan gelen yardım çağrısına, sabah apar topar yetişmişlerdi. Köye sürekli baskın yapan, yağmalayan, köy halkını bezdiren bir tane razin, köylünün huzurunu kaçırmıştı ve bu sorunun ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu iş için kraliyetin başkomutanı, yirmi kişilik seçkin asker grubuyla beraber gelmişti. Günlerdir bir hareket yoktu ve bu onun için de bir egzersiz olacaktı.
Neredeyse karakol askerlerinin tarif ettiği, muhtemel sığınaklarına varmışlardı. Olabildiğince sessiz bir şekilde hareket etmeye çalıştılar. Komutan Cassian, çalıların arasındaki yeşil kuyruğu fark etti, neredeyse bir insan boyunda bir kuyruktu bu, heybetli komutan, bu kuyruğun ardındaki iri cüsseye sahip olduğu belli olan bu razini çok merak etmişti. Beş okçusuna hazır olmalarını işaret etti. Biraz daha yaklaştılar ve yedi tane razinin orada uyuduklarını fark ettiler.  Beş okçuyu konumlandırıp, On beş asker ve Cassian etraflarında çember oluşturmaya başladılar. Etraflarını tamamen sarıp, kaçmalarına izin vermeden, hızlıca avlamaktı niyetleri. Çember formunu tam oluşturmak üzerelerdi, aniden arkadaki okçulardan birinin üstüne, ağacın tepesinden sekizinci razin çığlık atarak atladı, kimse bunu beklemiyordu, ağaçlarda gizlenen razini kimse fark edememişti. Herkesin dikkati okçulara döndü ama bu çığlık diğerlerini de uyandırmıştı. Okçulardan biri yere yığılmıştı, diğerleri ise yayları hemen bırakıp hançerlerle razine saldırıya geçtiler.
Cassian, okçulara baktığında, başlarında bir tane razin olduğunu görünce, hemen önlerindeki razinlere dikkat kesildi;
"Kaçmalarına izin vermeyin! Hepsini öldürün!"
Okçuların aralarına korkusuzca atlayan tek razini öldürmeleri, kolay ve çabuk olmuştu, yaylarına koşup atış için uygun pozisyona geçmişlerdi bile. Askerler ise kılıçlarını ve topuzlarını hazırda bekletiyorlardı. Razinler, panikle yakınlarındaki askerlere doğru atılarak saldırıya geçtiler, ilkel ve bilinçsiz razinlerdi bunlar, bu civarda bu tür razinler ilk kez görülüyordu. Silah kullanmıyorlardı, sert pulluydular, avlanmak ya da savaşmak için pençelerini kullanıyorlardı. Pullarının dayanıklılığını ilk kılıç darbesinde anlamışlardı. Buna karşın çıplak pençeleriyle yaptıkları saldırılar zırhları delemiyordu ve askerler için bu büyük avantaj sağlıyordu. Cassian, bu eğitimli askerlerin en tecrübelisiydi hiç şüphesiz, kötü bir durumda bile kalsalar, askerlerini toparlamayı çok iyi başarıyordu. İkinci razinin başını gövdesinden ayıran Cassian, askerleri kendine getiren, gür sesi ile bağırdı;
"Boyunlarının etrafı daha yumuşak, oraya saldırın!"
Eğitimli askerler, ekip olarak savaşma konusunda, kendilerini iyiden iyiye geliştirmişlerdi. Askerlerden birisi kalkanıyla, razinin saldırılarını karşılarken, başka bir asker arkasından gelip tek bir kılıç darbesiyle kafasını koparıyordu. Razinlerin hepsi etkisiz hale getirilmişti. Gözler hemen ilk saldırıyı alan okçuya çevrildi.
"İyiyim ben! Sadece yeni bir miğfere ihtiyacım olacak, iğrenç sürüngen miğferimin üstüne düştü ve artık kafama takabileceğim gibi durmuyor."
Cassian derin bir nefes aldı. Kolay olduğunu düşündüğü bir görevde, askerini kaybetmek itibarını zedeleyebilirdi. Abisi Kral Aric’e, tüm bu olanları anlatırken, yüzünün kızarmasından çok korkuyordu, kralına ve krallığına son derece bağlıydı. Kısa ama yorucu geçen bu mücadelenin ardından, hepsi derin bir nefes aldılar ve bölgeyi başka bir olası saldırıya karşı, korumaya aldılar, Cassian ve boşta olan askerler, cesetleri incelemeye başlamışlardı. Öldürdükleri razin çeşidinin isimlerini bile bilmiyorlardı. Daha önce gördüklerine benzemiyorlardı;
"Bunlar bu topraklardan gibi görünmüyor. İyi ki bilinçleri olmayan, hayvan olmaya daha yakın bir ırk. Bilinçli bir razin topluluğu çok yıkıcı olabilirdi." dedi gruptaki en yaşlı asker,
Komutan Cassian ilave etti;
"Bunlar bilinçli bir tür değil, orası belli ama hayvani dürtülerle de hareket ettiklerini zannetmiyorum."
Belki de yeni bir tür ile karşılanmanın verdiği şaşkınlık ile devam etti;
"Gözlerinde hiç duygu yoktu. Nefret, korku, öfke, panik gibi duygunların hiçbirini görmedim. Ayrıca, dikkatinizi gözlerinin turuncu olması da çekti mi? Belki de razinlerin bu ırkına has bir özelliktir. Bunu kesinlikle araştıracağım."
Konuşurken incelemeye devam ediyordu. İlk öldürülen ve muhtemelen nöbetçi olan razine doğru gitti Cassian. Razin elinde bir kolye tutuyordu. Komutan çömeldi ve razinin elini araladı.
"Böyle ilkel bir ırkın eline bu kadar zarif bir kolye nereden geçmiş olabilir?" diye geçirdi içinden.
Mat siyah bir rengi vardı ve üzerinde çok ince işlemeler vardı. Kadim zamanlardan kalma bir parçaymış gibi duruyordu. Daha dikkatli bakınca, sanki kolye ona fısıldıyormuş gibi hissetti. Fısıldamanın ne olduğunu anlayamadı ama bu onda bir merak ve heyecan uyandırdı. Giderken kolyeyi de yanına almaya karar verdi ve askerlere buradaki son emrini verdi;
      "Cesetleri toplayın, onları köye götüreceğiz. Bu onları rahatlatacaktır."
Köylülere cesetleri götürdüler ve artık rahatsız edilmeyeceklerinden emin olmalarını sağladılar. Ardından kaleye doğru yola koyuldular.
---------
Aric rün sevkiyatı yapan askerlerin ve güzergah kontrol noktalarının kayıtlarını inceliyordu. Rünler bu krallık için çok büyük öneme sahipti. Çiftçilikten askeri teçizata, el aletlerinden ısınmaya ve hatta büyük ve güçlü yapıların yapımında kullanılıyordu. Bu rünler sayesinde kıtadaki en verimli toprak, en sağlam zırh ve silahlar ve en sağlam yapılar Aspen Krallığına aitti. Çıkarıldığı yer olan Miswa Dağı'ndan şehre sevkiyatı sorunsuz olmalıydı. Globların, zaman zaman yaptığı saldırılar ve kaçakçıların karavanlara baskınları çok can sıkıcı olabiliyordu.


== 2. Bölüm (Kaçış) ==
== 2. Bölüm (Kaçış) ==

19.06, 13 Nisan 2024 tarihindeki hâli

1. Bölüm (İhanet)

Kraliyetin eğitimli ve donanımlı askerleri ağaçların arasında dikkatlice ilerliyorlardı. Bir önceki gece, köy karakolundan gelen yardım çağrısına, sabah apar topar yetişmişlerdi. Köye sürekli baskın yapan, yağmalayan, köy halkını bezdiren bir tane razin, köylünün huzurunu kaçırmıştı ve bu sorunun ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu iş için kraliyetin başkomutanı, yirmi kişilik seçkin asker grubuyla beraber gelmişti. Günlerdir bir hareket yoktu ve bu onun için de bir egzersiz olacaktı. Neredeyse karakol askerlerinin tarif ettiği, muhtemel sığınaklarına varmışlardı. Olabildiğince sessiz bir şekilde hareket etmeye çalıştılar. Komutan Cassian, çalıların arasındaki yeşil kuyruğu fark etti, neredeyse bir insan boyunda bir kuyruktu bu, heybetli komutan, bu kuyruğun ardındaki iri cüsseye sahip olduğu belli olan bu razini çok merak etmişti. Beş okçusuna hazır olmalarını işaret etti. Biraz daha yaklaştılar ve yedi tane razinin orada uyuduklarını fark ettiler. Beş okçuyu konumlandırıp, On beş asker ve Cassian etraflarında çember oluşturmaya başladılar. Etraflarını tamamen sarıp, kaçmalarına izin vermeden, hızlıca avlamaktı niyetleri. Çember formunu tam oluşturmak üzerelerdi, aniden arkadaki okçulardan birinin üstüne, ağacın tepesinden sekizinci razin çığlık atarak atladı, kimse bunu beklemiyordu, ağaçlarda gizlenen razini kimse fark edememişti. Herkesin dikkati okçulara döndü ama bu çığlık diğerlerini de uyandırmıştı. Okçulardan biri yere yığılmıştı, diğerleri ise yayları hemen bırakıp hançerlerle razine saldırıya geçtiler. Cassian, okçulara baktığında, başlarında bir tane razin olduğunu görünce, hemen önlerindeki razinlere dikkat kesildi; "Kaçmalarına izin vermeyin! Hepsini öldürün!" Okçuların aralarına korkusuzca atlayan tek razini öldürmeleri, kolay ve çabuk olmuştu, yaylarına koşup atış için uygun pozisyona geçmişlerdi bile. Askerler ise kılıçlarını ve topuzlarını hazırda bekletiyorlardı. Razinler, panikle yakınlarındaki askerlere doğru atılarak saldırıya geçtiler, ilkel ve bilinçsiz razinlerdi bunlar, bu civarda bu tür razinler ilk kez görülüyordu. Silah kullanmıyorlardı, sert pulluydular, avlanmak ya da savaşmak için pençelerini kullanıyorlardı. Pullarının dayanıklılığını ilk kılıç darbesinde anlamışlardı. Buna karşın çıplak pençeleriyle yaptıkları saldırılar zırhları delemiyordu ve askerler için bu büyük avantaj sağlıyordu. Cassian, bu eğitimli askerlerin en tecrübelisiydi hiç şüphesiz, kötü bir durumda bile kalsalar, askerlerini toparlamayı çok iyi başarıyordu. İkinci razinin başını gövdesinden ayıran Cassian, askerleri kendine getiren, gür sesi ile bağırdı; "Boyunlarının etrafı daha yumuşak, oraya saldırın!" Eğitimli askerler, ekip olarak savaşma konusunda, kendilerini iyiden iyiye geliştirmişlerdi. Askerlerden birisi kalkanıyla, razinin saldırılarını karşılarken, başka bir asker arkasından gelip tek bir kılıç darbesiyle kafasını koparıyordu. Razinlerin hepsi etkisiz hale getirilmişti. Gözler hemen ilk saldırıyı alan okçuya çevrildi. "İyiyim ben! Sadece yeni bir miğfere ihtiyacım olacak, iğrenç sürüngen miğferimin üstüne düştü ve artık kafama takabileceğim gibi durmuyor." Cassian derin bir nefes aldı. Kolay olduğunu düşündüğü bir görevde, askerini kaybetmek itibarını zedeleyebilirdi. Abisi Kral Aric’e, tüm bu olanları anlatırken, yüzünün kızarmasından çok korkuyordu, kralına ve krallığına son derece bağlıydı. Kısa ama yorucu geçen bu mücadelenin ardından, hepsi derin bir nefes aldılar ve bölgeyi başka bir olası saldırıya karşı, korumaya aldılar, Cassian ve boşta olan askerler, cesetleri incelemeye başlamışlardı. Öldürdükleri razin çeşidinin isimlerini bile bilmiyorlardı. Daha önce gördüklerine benzemiyorlardı; "Bunlar bu topraklardan gibi görünmüyor. İyi ki bilinçleri olmayan, hayvan olmaya daha yakın bir ırk. Bilinçli bir razin topluluğu çok yıkıcı olabilirdi." dedi gruptaki en yaşlı asker, Komutan Cassian ilave etti; "Bunlar bilinçli bir tür değil, orası belli ama hayvani dürtülerle de hareket ettiklerini zannetmiyorum." Belki de yeni bir tür ile karşılanmanın verdiği şaşkınlık ile devam etti; "Gözlerinde hiç duygu yoktu. Nefret, korku, öfke, panik gibi duygunların hiçbirini görmedim. Ayrıca, dikkatinizi gözlerinin turuncu olması da çekti mi? Belki de razinlerin bu ırkına has bir özelliktir. Bunu kesinlikle araştıracağım." Konuşurken incelemeye devam ediyordu. İlk öldürülen ve muhtemelen nöbetçi olan razine doğru gitti Cassian. Razin elinde bir kolye tutuyordu. Komutan çömeldi ve razinin elini araladı. "Böyle ilkel bir ırkın eline bu kadar zarif bir kolye nereden geçmiş olabilir?" diye geçirdi içinden. Mat siyah bir rengi vardı ve üzerinde çok ince işlemeler vardı. Kadim zamanlardan kalma bir parçaymış gibi duruyordu. Daha dikkatli bakınca, sanki kolye ona fısıldıyormuş gibi hissetti. Fısıldamanın ne olduğunu anlayamadı ama bu onda bir merak ve heyecan uyandırdı. Giderken kolyeyi de yanına almaya karar verdi ve askerlere buradaki son emrini verdi;

     "Cesetleri toplayın, onları köye götüreceğiz. Bu onları rahatlatacaktır."

Köylülere cesetleri götürdüler ve artık rahatsız edilmeyeceklerinden emin olmalarını sağladılar. Ardından kaleye doğru yola koyuldular.


Aric rün sevkiyatı yapan askerlerin ve güzergah kontrol noktalarının kayıtlarını inceliyordu. Rünler bu krallık için çok büyük öneme sahipti. Çiftçilikten askeri teçizata, el aletlerinden ısınmaya ve hatta büyük ve güçlü yapıların yapımında kullanılıyordu. Bu rünler sayesinde kıtadaki en verimli toprak, en sağlam zırh ve silahlar ve en sağlam yapılar Aspen Krallığına aitti. Çıkarıldığı yer olan Miswa Dağı'ndan şehre sevkiyatı sorunsuz olmalıydı. Globların, zaman zaman yaptığı saldırılar ve kaçakçıların karavanlara baskınları çok can sıkıcı olabiliyordu.


2. Bölüm (Kaçış)

3. Bölüm (Razinler)

4. Bölüm (Ayna Göl)

Kutsal Ayna gölün keşfi, Globlarla yapılan bölge savaşları

5. Bölüm (Yeni Yurt)

6. Bölüm (Genç Kaşif)

7. Bölüm (Patekler)

Pateklerin büyük saldırısı, Libbret'in ölümü

8. Bölüm (Rün)

9. Bölüm (Globlar)

Globlar, Alu Harta yerleşkesine saldırır, Alu harta, sürgün edilenlere sığınır. Kalor'un ele geçirdiği rünleri kullanarak, Globları geri püskürtürler.

10. Bölüm (Kanunsuzların gelişimi)

Alu Harta liderinin düşüşü